Nazim’ın ‘Vedası’ Bugün’e

image

Veda
 
Hoşça kalın
dostlarım benim
hoşça kalın!
Sizi canımda
canımın içinde,
kavgamı kafamda götürüyorum.
Hoşça kalın
dostlarım benim
hoşça kalın…
Resimlerdeki kuşlar gibi
dizilip üstüne kumsalın,
mendil sallamayın bana.
İstemez…
Ben dostların gözünde kendimi
boylu boyumca görüyorum…
 
A dostlar
a kavga dostu
iş kardeşi
a yoldaşlara..!!.
Tek hecesiz elveda..
 
Geceler sürecek kapımın sürgüsünü,
pencerelerde yıllar örecek örgüsünü.
Ve ben bir kavga şarkısı gibi haykıracağım
mapusane türküsünü.
 
Yine görüşürüz
dostlarım benim
yine görüşürüz…
Beraber güneşe güler,
beraber dövüşürüz…
 
A dostlar
a kavga dostu
iş kardeşi
a yoldaşlara..!!.

ELVEDA..!!…….

ve bir tavsiyem :
Theodorakis Farantouri O Antonis 1974: http://youtu.be/SgUPq3TvtcQ

İlk yazım – blog hakkında

Merhaba.

Yeni açmış olduğum kişisel blogumun ilk yazısı olacak. Blogumun amacını az çok 269gün Hakkında bölümünde elimden geldiğince kısa ve öz haliyle anlatmaya çalıştım. İlk yazımı aslında belli bir konu üzerine yapmak istiyordum ama Türkiye gündemi ve içinde bulunduğum birtakım kişisel durumlardan dolayı bunu pek vakit ayıramadım. Dolayısıyla biraz doğaçlama yapacağım.

Ben kendimi Marksist olarak tanımlıyor, sosyalist mücadelede örgülü bir şekilde bulunuyorum. Kişiliğimin gelişmesinden beri (ergenlik dönemleri) siyasetle ilgilenen ve elimden geldiğince araştırmalarla kendimi beslemeye çalışıyorum. Lise dönemlerimde içinde bulunduğum apolitik siyasetten uzak okul ve sosyal hayatım belli dönemeçlerle geçti. açıkçası Meslek Lisesi öğrencisi olmama rağmen her zaman kendimi “geleceğin işçisin”den ziyade bir insan olarak görürdüm. Lise dönemlerin siyasetten uzak sosyal ortam sadece yandaş gazete, dergi ve ya TV gibi ortamlardan yayınlanan haberler üzerine konuşur ve iş en sonun da ya milliyetçiliğe ya da sekterlikten öte gitmeyen bir sonuca bağlardık. İşin sonunda ise sanki kendimizi her şeyi çözmüş, bundan dolayıda uğraştığımız şeyin boş olduğunu düşünür ve konu kapanırdı.

Ailem kemalisttir. Babam özellikle kemalist olarak yetiştirdi. M. K. Atatürk’ün 1914-1919-1923 dönemlerini, neler yaptığını, tarihin nerelerden nerelera evrilğini bire bir aile içinde öğrendim (Eğitim kısmını saymıyorum bile). Fakat bunun bir köşesinde eksik vardı. M. K. Atatürkün putlaştırılmasından bahsetmiyorum bile. Eksik vardı diyorum çünkü 1923 tarihi acıdan bu topraklarda bir dönüm noktası olsa dahi son tahlilde bir geri dönüş durumu söz konusu. Fakat söz konusu olan 1923 geri dönüş değil. 1923 den daha da gerilerine geri dönüş durumu söz konusu.

1923 den başlayarak 1930-1940-1950 lere kadar olan ve 1980 de hatta daha öncesinde biten 1. Cumhuriyet dönemi (1923 Devrimleriyle başlayan Cumhuriyet), 1980 ve sonrası dönemlerde beslenen günümüz itibriyle artık tükenmekte olan ve doğası gereği (Doğası gereği çünkü bunu bu toplumuma kesinlikle kabul ettiremezsiniz.) bitmesi gereken sürece de 2.Cumhuriet Dönemi olarak adladırılır.

Yukarıdaki son paragrafta bahsettiğim tespiti yapan bir ideolojidir. Belli verileri baz olarak, kendi ideolojik ve bilimsel temelleri ile harmanlanarak, belli birikimler doğrultusunda yapılan bir tespit. Bu tespiti yapanlar Marksizmi temel olarak, onun iç dinamiklerinden, tarihten beslenerek yapmışlardır ve ben buna şiddetle katılıyorum. Açıkçası yukarıdaki paragrafta bahsetmeye çalıştığım 1-2 cümleye sığmayacak kadar uzun ve tartışmaya açık bir konu. Gene az önce bahsettiğim gibi siyasal araştırmalarım sırasında bu tezi duyar duymaz liseli bir genç olarak “hadi bea” dedim. Sonra koyuldum araştırmaya ve araştırmalarım sonucunda bu tezi ciddi anlamda katıldım. Tespiti yapan kişilere, kurumlara, yayınlara, ve birikimlere baktıkça Marksist bir tutumun ürünü olduğunu gördüm. Kişiliğim gereği  bir konu hakkında düşünmem için içselleştirmem, içseleştirmem için ayrıntılarına kadar girmem gerekti ve işin sonucunda Marksizmi öğrendim, tarihi öğrendim, sınıfı ve iç çelişkilerini, mücadeleyi, tarihi bir görevi öğrendim ve bunun sonucunda Marksist düşünceyi içselleştirdim. Bu evrenden sonrada kendimi Marksist olarak tanımlaya başladım. Mücadele kısmını gelincede Lenin amaca çıktı karşıma. Marksizmin teorik birikimini ayaklandırarak hareket alanı sağladığını öğrendim ve en sonunda Maksist-Leninist bir kişiliğe büründüm..

Aslında yukarıda ucundan köşesinden girdiğim konular uzun uzun anlatılması gereken konulara ama ben bunları bu yazıya sığdırmaya çalışırsam blogun hiç bir anlamı kalmayacak :) dolayısıyla blogu boşa çıkarmamak için en iyisi siz bahsetmeye çalıştığım konuları blogu takip ederek anlamaya çalışırsanız hem verimli olur hem de blog amacına ulaşmış olur.

Bu blogta okudum kitapları, yazıları, makaleleri v.s paylaşarak hem kendi düşündüklerimi ve kavradıkları mı yazıya dökme kabiliyetimi geliştirmeyi amaçlıyor hem de en azından insanlara birtakım şeyleri farkın dalık yaratmaya çalışacağım. bazen küfredeceğim, bazen ciddi ciddi birtakım konuları tartışacağım. sizden hatalarımı düzeltmeme yardımcı olmanızı rica ediyorum ve mutlaka olumlu ve ya olumsuz, eleştirilse, muhalif yada yapıcı yorumlarınızı mutlaka üşenmeden paylaşmanızı, paylaşımım altına yorum yapmanızı istiyorum. saygı ve sevgiyle kalın..